Gamze Talay

Bornova,İzmir

18 Eylül 1994'te İzmir'de doğdum. İlk çocuğum, çok hareketli bir çocukluk geçirdim. Annemle babam kan kusmuşlar. Evin duvarlarını koyu mavi yağlı boyayla boyamak mı dersin, fotoğraf albümlerindeki insanların kafalarını yırtmak mı? Mutfak halısına beton atmak mı dersin, uyuyan babaannenin yüzüne keçeli kalemle gözlük çizmek mi? Hepsi bende hepsi.

Ama zaman beni oturaklı kıldı.

Dünyanın tantanasını sevmeyen, sevemeyen, bu yüzden kitaplara, şiirlere sığınan bir insanım. "Bu insanlar ne yapıyorlar Allah aşkına?" diye çok sormuşluğum vardır kendime.

Sanırım birçok insandan daha düşünceliyim, yoksa yaptıkları çoğu hareketin beni üzmesinin başka açıklaması olamaz. Çok kırıldım şimdiye kadar ama bunlar hep benim yararımaydı. Büyüdüm her defasında, öğrendim.

Bu dünyada en çok babamın hayranıyım. Onurlu ve şerefli yaşamak nedir, ondan öğrendim. Ondan çok şey öğrendim. Ama en çok içtenliğini severim. Ağzından yalan çıkmamıştır daha, tertemizdir. Çok da duygusaldır, bir film açıp salya sümük ağlamışlığımız çoktur. Ağaçları da çok sever hem. Haftasonumuzu birlikte erik bahçemizdeki küçük kulübede geçiririz çoğunlukla. Yürüyüşe çıkarız akşamları. Kitap okuruz, haber izleriz. İnanmazsınız belki ama dedikodu bile yaparız bazen en zararsızından. Ruh ikizim, en yakışıklımdır babam.

Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi öğrencisi olduğum halde siyasi bir görüşe sahip değilim hatta şu şekilde düzeltebilirim belki, "Siyasi görüşüm, siyasi görüşsüzlüğümdür."ve Türk siyasetçileri yalan içip, palavra kusan insanlar olarak nitelendiriyorum. "Madem öyle niye Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okuyorsun?" derseniz; akademisyen olmak istiyorum zaten, siyasete atılmayı düşünmüyorum.

Kendini seven, kendine değer veren ama herşeye rağmen kendini en iyi kendi eleştiren biriyim. Haksızsam bunu karşımdaki insandan önce dile getiririm, özür dilemeyi de bilirim. Neticede doğru tektir.

Hayat bir şarkıdır ya da bir dans. Akar gider, ritmine kapılmayı bilmeli. Öyleyse ya dans edelim sokaklarda, ya şarkı söyleyelim seslice. Bunları kiminle yapıyorsak, onu da alıp ömrümüze yayalım.

Hayat sevginin bittiği yerde biter, nefesin bittiği yerde değil. Sevmeli öyleyse. Tutkuyla sevmeli. Ne diyor Cahit Zarifoğlu; İnsan sevmeli;bazen bir insanı, yahut da bir ağacı, ya da kanadı kırık bir kuşu.. Zaten sevmezse insan, insan mı olur ?

  • Work
    • Student of Political Sciences
  • Education
    • Gediz University